Not: Önce burayı okumanız önerilir.

Not2: Yine burayı okuyorsanız benim doktora başvurusu yapan bir lisans öğrencisi olduğumu unutmayın, bu dönem edindiğim tecrübeler birilerinin işine yarar diye yazıyorum. Fakat 2-3 yıl sonra güncelleme gireceğim. Fakat şu an burada yazdıklarım tabii sadece kafadan attığım şeyler değil, çoğunu hocalarım bana öğretti.

Benim yüksek lisans yapmadan doktoraya başlamama şaşıranlar olmuş. İlk yazımda Amerikan sisteminde doktoranın farklı olduğundan bahsetmiştim. Türkiye'deki versiyonuna bütünleşik doktora denen bu sistemde doktora için yüksek lisans şartı yok. Doktoraya girince doktora yaparken mastırınızı da almış oluyorsunuz. Mastırı alıp kaçıp gitmek ve Amerika'da mastırı bedava getirmek gibi etik olmayan durumlar da mevcut tabii.

Son senenizde eğer okulda kalmaya devam edeceksiniz yüksek lisans yerine böyle seçeneğiniz de var. İkisini karşılaştırarak yazıyorum.

Doğrudan Bütünleşik Doktoraya gitmek:
+ Bir-iki yıl kârda olursunuz.
+ Değişiklik iyi gelir.
+ Lisansta yaptığınız yoğun çalışmayı bir kenara koymak durumunda kalmazsınız. Sizi kabul edebileceklerin bakabileceği tek parametre lisansta yaptıklarınızdır çünkü. Araya yüksek lisans katarsanız yüksek lisansta yaptıklarınıza daha çok dikkat edilir.
+ Bütünleşik doktora sadece Amerikan sisteminde geçerli olduğu için, Amerikan sistemindeki gibi az ders alır daha fazla araştırma yaparsınız.
+ Aynı şekilde, burslu okuyacağınız için asistanlık işleriyle uğraşırsınız gelir.
+ Amerika = prestij
- Araştırma tecrübeniz olmadan araştırmaya başlarsınız.
- Öğretmenlik tecrübeniz olmadan öğretmenliğe başlarsınız.
- Lab ve danışman seçiminde tecrübesiz olacağınız için beklemediğiniz sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Eşek gibi çalıştırabilirler sizi :)
- Kendinizi topun altına erken koyarak endüstriye geçme alternatifini ertelersiniz.
- Mastırı alıp kaçmanıza izin vermeyebilirler.
- Lisansınızı bunu hedefleyerek geçirirseniz çok eğlenceli bir lisans hayatınız olmayabilir.

Yüksek Lisans
+ Avrupa sisteminde yani Avrupa'da yapıyorsanız bir yığın teknik ders alırsınız ve bir sürü proje yaparsınız dolayısıyla alan seçimi daha rahat olur ayrıca endüstriye geçmek daha rahat olur.
+ Yukarıdaki durumda asistanlıkla uğraşmazsınız, fakat kendinizi finanse etmeniz gerekir.
+ Amerikan sisteminde ama Türkiye'de yapıyorsanız ve başarılı olursanız iyi bir lisans kariyeriyle beraber iyi bir yüksek lisans kariyeri size çok iyi kapılar açabilir. Uzun uzun analiz yapıp detaylı örneklerle gelemeyeceğim ama şu aşikar ki başarılı yüksek lisans + başarılı lisans kariyerine sahip bir kişinin sadece başarılı lisans kariyerine sahip birine göre MIT'ye Berkeley'e girme şansı yüksektir.
+ Yukarıdakiyle aynı şekilde fakat mastırı Amerika'da yapıyorsanız bu iyi okullara girme şansınızı katlar çünkü Amerika'daki iyi-orta üniversitelerin prestiji muhtemelen bizim iyi üniversitelerden daha yüksektir. Prestiji diyorum, her şeyi değil, en azından Amerikalılar sizin cvnizde kendi üniversitelerini görmeyi daha çok isterler.
+ Eğer lisans döneminde iyi çalışmadıysanız yüksek lisanstaki performansıyla bu açığınızı kapayabilirsiniz.
+ Araştırma ve öğretme tecrübesi edinir, doktorada sudan çıkmış balığa dönmezsiniz.
+ Yüksek lisanstan sonra şirketlere geçmeyi de planlayabilirsiniz.
- 1-2 yıl kaybedersiniz.
- 2 yıl daha öğrenci gibi takılmak canınızı sıkabilir.
- Yüksek lisansta başarısız olursanız lisanstaki göstermelik başarılarınızın bir önemi kalmaz.

Şahsen; benim ders çalışmakla bir sıkıntım yoktu çünkü okula bu işi öğrenmeye gelmiştim. Bilgisayar derslerinin yanında herkese yük olarak gelen sözel dersleri de okumayı seven biri olduğum için severdim ve doğal olarak bu derslerde başarılıydım. Geriye bir tek temel bilim dersleri yani Matematik, Biyoloji ve Fizik kalmıştı. Ya da liseden bildiğimiz şeylerin üzerine koyulmasıydı ya da problem çözünce yapılıyordu o yüzden bir sıkıntı olmadı. İyi not ortalamasına sahip olmanın bir zorluğu yoktu.

Zor olan lisansta araştırma yapmaktı. Sürekli bir hocayla çalış diyorlardı bana ama ben sürekli erteliyordum. 2.sınıfta  "Spor yapacağım hayatımı düzene koyacağım." diye gaza gelmelerle erteledim zaten bir şey bilmiyordum. 2.sınıfın yazında araştırma projesi gibi bir şey verilmişti bana ama hem zaman çok kısıtlıydı hem de yarım alacak biri yoktu, hem de ben çok şey bilmiyordum. Üçüncü sınıfın başında "ya 4-5 ay sonra Singapur'a gideceğim yarım kalacak şimdi boşver." diyip erteledim. Singapur'da "Ya beş tane bilgisayar mühendisliği dersi aldım boşver yazın yaparız." diye erteledim. Yazın yaptım fakat labta bana çok iş düşmedi çok fazla adam almışlardı. Ben de kendime iş üretmedim, var olan sisteme yenilikler sunmakla uğraşmadım, iş gelmediği zamanlar labta çekirdek çitledim, TOEFL falan çalıştım. Yine de elimde yaptığım ve kullanılan bir ürün ve çalışıp açıklayabileceğim bir makale vardı o iyiydi. Dördüncü sınıfta da artık o kadar çok dersim vardı ki uğraşabilmem mümkün değildi. Özetle çok da verimli olmayan iki yaz stajını gösterdim araştırma diye.

Benim düşüncem şuydu "Adım hıdır elimden gelen budur. Ben lisansta bunları yaptım, daha fazlası olamazdı. Almıyorlarsa bir tane de mastır patlatır tecrübe edinirim bir şey olmaz." Referans aldığım hocalardan biri de (Felsefe hocam) aynen bu şekilde söylemişti, doktoradan önce bizim okulda iyi sağlam bir bilgisayar hocasıyla çalışırsan onun referansıyla çok daha iyi yerlere gelir hem de tecrübe edinmiş olursun. Bunu B planı yapmaya karar vermiştim böylece.

Fakat canım aşırı derecede değişiklik istediği için yine de doktoraya başvurdum. Bir yandan mastır yeri de araştırıp potansiyel danışmanları not aldım. Bir de dönemin ortasında başka bir çalışma alanı da hoşuma gitmeye başladı. Önceki düşündüğüm çalışma alanıyla bu dönem düşündüğüm çalışma alanını birleştirmiş bir hoca vardı Koçta, eğer orta-vasat arası bir yerden doktoraya kabül alırsam burayı Koç'u da düşünecektim fakat şu an kabul aldığım yer ihtiyaçlarımı karşıladığı için bu plandan vazgeçtim.

Burada yazdığımı aslında her üniversite öğrencisi üniversiteye gelir gelmez okumalı çünkü akademiye yönelme potansiyeli olan birinin hatalarını örtbas edebilmesi gerçekten zor. Benim bir arkadaşım var, not ortalaması 2.10 mu ne, akademi için düşük yani. Bu kişi programlamayı öyle aşmış bitirmiş ki hoca olsaydım direkt onu alırdım labıma, ne dersem yapabilecek potansiyeli vardı. Fakat derslere aynı şekilde ilgi göstermiyordu/gösteremiyordu. Şu an tabii akademi akademi diye bayılmıyor ama not ortalaması yüksek lisans yapabilmesine bir engel.

Öte yandan derslere biraz gayret gösterip 3.0 civarında ortalama yapan bir Bilkentli Bilkentte yüksek lisansa girip başarılı olursa lisansta 3.90 yapmış gibi doktoraya girebilir. Dolayısıyla hırslı bir lisans dönemine ihtiyacı olmaz. Fakat Bilkent öğrencisi değilseniz başvuru komitesi daha yüksek ortalama da bekleyebilir çünkü başvuru komitesindeki öğrenciler kendi müfredatları hakkında bilgi sahibi olduğundan Bilkent öğrencisi birinin transkriptine bakıp rahatlıkla karar verebilir ama aynı rahatlığı başka bir okul öğrencisinin transriptine bakarken sergileyemez.

Bana gelirsek, ben ise yukarıda da yazığım gibi notlarıma önem verdim ama onun dışında bilgisayar adına pek bir şey yapmadım. Websitesi yapmayı öğrendim bir ara, oradan kaptığım birkaç bilgi Koç'ta işime yaradı. Fakat ilk 2.5 yıllık ne algoritma problemi çözdüm ne de proje yaptım. Ben bilgisayar mühendisliğine oyun yapacağım diye gelmiştim ama oyun falan yapmadım. Aklıma gelen oyun, websitesi vs. proje fikirlerini de bir yere not ettim hep fakat gerçekleştirmeyi erteledim.

Zaten akademi istememin temel nedeni buydu; aklıma sürekli proje fikri geliyordu ve hepsini yapmak istiyordum. Fakat endüstride çalışırsanız sadece başkasının projelerinde ve sadece tek bir alanda çalışabilirsiniz. Dolayısıyla o ikileme hiç düşmeden direkt olarak doktorayı tercih ettim ben.