Tarih: 23 Mart 2015 , 25 Mart 2015.

Yazının özeti: yapmayın.

23 Marttan önceki olaylar arada kaynadı, bir ara yazacağım. Bu yazı çok önemli değil, ama hem ben günlük vazifemi yerine getireyim hem de Singapur'a gelip de elektronik almaya yeltenen varsa diye dursun bir kenarda.

Not: 1 sgd = 2.1 TL

Gece uyurken garip bir ses duydum, elektrik sesi gibi bir şey, ama yarı uykulu olduğum için müdahale edemedim. Sabah uyandığımda bilgisayarı açtığımda farkettim ki laptopun pili bir gecede mefta olmuş, dolmuyor. Priz girişlerinin hemen bitişiğinde açma kapama tuşu olduğu için converterım tam olarak takılamıyor, dolayısıyla gevşeyebilir. O gevşeme de bana daha ömrü yarılanmamış bir laptop piline maloldu malesef.

Malesef garantisi dolmamış tabletim de açılmıyor artık. Pil, powerbank ve ucuza bulursam bir de ipad almak için singapur'un elektronik merkezlerine doğru yola koyuldum.

Singapur'da elektronik merkezi diyince öyle büyük elektronik mağazalar zinciri beklemeyin, MediaMarkt, Electroworld tipinde yerler yok, ya da vardır da alışveriş uçun uygun yerler değil. Bursa İnegöl çarşısının veya Kadıköy Yazıcıoğlu işhanının büyük versiyonları var burada elektronik alışverişi için. Her ne kadar gelişmiş ve zengin olsa da unutmamak lazım ki burası Asya.

Tavsiye edilen iki tane yer var, biri Funan DigitaLife Mall öbürü Sim Lim Square. İlki dolandırıcıların daha az olduğu bir yer olduğu için ilk oraya gideyim dedim.

Funan:






Burası bayağı büyük, bazı mağazalar Teknosa gibi en azından marka görünümlü yerlere benziyor. Fiyatlara bakıyorum, gözüme kestirdiklerimi abime yolluyorum. Abimin cevapları genel olarak "E Türkiye daha ucuz?",  "Fiyatlar leş.", "2 yıl önce aynı fiyata Türkiye'de almıştım." oldu.
Fiyatlara örnek vermek gerekirse: Ipad mini 338 sgd (708 lira), ipad air 548 sgd (1148 TL), ipad air 2 688 sgd (1442 TL) idi. %7 tax refund vardı yani fiyatları 0.93'le çarpmak gerek.

Pil satan tek yer vardı, 80 sgd (167 lira) istediler. "Yanımda laptop yok, cuma gene geleceğim." dedim. "Ama stoktaki son pil, sana ayırabilmemiz için depozito vermen lazım." dediler. He ya millet de kapış kapış MSI Ge60 pili satın alıyordu zaten.

Buradan ekmek çıkmayınca Sim Lim Square'ye gittim, asıl macera burada.




Burada irili ufaklı bir sürü bilgisayarcı&elektronikçi var. Elektronik için en ucuz yer olmakla birlikte en çok da kazıkçı & dolandırıcı barındıran yer. Turistleri yoldukları gibi zaman zaman araya yerlileri de arada kaynatıyorlarmış. Çözüm olarak girişe şöyle bir tabela koymuşlar: (Ben tabelayı bulamadım, resmi internetten çaldım.)



Bir Türk olarak Avrupalı olmam gereken yerler var, örneğin trafik. veya kuyruk. Burası ise Asyalı olmam gereken yerlerdendi. Gözüm açık olmalıydı.

Burası 6 katlı ve içinde 151 dükkan var. Her katta fiyatlar azalıyor, en son 6. katta ipadi bedava verip üzerine sütlü kahve ikram ettiler.

*

Sim Lim Square Funan'dan ucuz. Fakat fiyatlar almaya değecek kadar ucuz değil Türkiye'den. Hatta 1000 küsür TL'lik ürün için taş çatlasın 150 TL'lik fark bulursunuz. Tabii pazarlıksız, almayacağım şey için pazarlık yapmayı hiç denemedim.

*


Sırayla her tarafa pil sormaya başladım. Bir türlü standart ücreti yakalayıp "Tamam şu fiyata alayım." diyemedim, herkes farklı bir fiyat söylüyor. Çinliler uçuk fiyatlar söylerlerken Hintliler biraz da makul ücretler söylüyor, kendi ülkelerinden mi sandılar nedir. "60 sgd, 55, 70 sgd, 130 sgd (oha çinli kardeş), 65 sgd.. Sıkıntıdan ve yorgunluktan Çinlileri trollemeye başladım. Usta-çırak aralarında Çince konuşuyor bu adamı nasıl kazıklayabiliriz diye, ben de pazarlık yaparken araya Çince kelimeler sıkıştırarak Çince biliyormuş izlenimi veriyorum. "Bak sen şimdi 70 sgd dedin de öbür tarafta 五十五 dediler." "五十五 mı? bu keyi (olmaz)!!!" "Bu keyi mi? canın sağolsun."  

En sonunda 5. katta ismi Rafi olan ama daha çok En Son Babalar Duyar'daki Hasan'a benzeyen Hintli bir abiyle aramızda şöyle bir diyalog geçti:

B: Ben A: Abi

B- Abi selam MSI Ge60 pili var mı?
A- Var kardeş 70 sgd.
B- 70 çok yav.
A- Diğer satıcılar ne kadar söyledi?
B- Oooh. Valla 55 diyen oldu.
A- Ama onlar ne kadar garanti veriyorlardı?
B- ? Garanti falan sormadım onlara
A- Tamam bak ben sana 6 ay garanti veriyorum sıkıntı çıkarsa getirirsin.
B- İyi de ben 6 ay garantiyi napayım, 2 ay sonra uçağa binip gidecem ben.
A- Tamam sana 1 ay garanti. Fiyat 50 sgd.
B- ?? Ürün aynı değil mi ? Nası bir anda 50 sgd oldu?
A- Bu seferkinin garantisi daha az. Yalnız şu var, pil "2nd party." Yani orijinal üretici değil.
B- Üretici kim peki?
A- Çin!
(Haa Çin mi. Ben de Fransa olacağını düşünmüştüm. La malın orijinali Çin'den zaten. Neyse.)
B- İyi abi ben Cuma günü gene gelecem.

*

Cuma günü yine geldim. Getirdim abiye laptopu, abi biryani yiyordu ara verdi, taktık bateriyi, kullanılmamış ve sıkıntısız gözüküyordu. Yarım saat anlamsız deneme sürecinden sonra tamam alıyorum dedim. Fatura yazmaya başladı, arada "65 sgd" dedi. 50'yi uzattım.

A: 50 değil 65 sgd.
B: Ama Çarşamba 50 sgd demiştin?
A: O zaman modeli bilmiyorum. (Oğlum söyledik ya la modeli.)
B: Abiiii. Olmadı şimdi bak. Ayıp ettin. Bir gün başka söylüyon öbür gün başka. Erkek adam sözünden döner mi? Önceki yaptın güzelliği yine yap da ayağımız alışsın. (İçinden)
B: Broooo. (İngilizce bitti. Devamını İngilizce'ye çeviremediğim için ooo'yu uzatıp kaldım öyle.)
A: Bana gelişi 62 sgd. Kârım 3 sgd sadece.
B: Hadi ya, 6 liraya pil satmak için koca alışveriş merkezinde dükkan kiraladın, ne mübarek adamsın sen öyle. Oğlum bana bak, sen Ganj nehrinde kutsandıysan ben de sobalı evin leğeninde yıkandım lan!! Ayık ol olm hepimiz Asyalıyız şurada!!
A: (Kısa bir sessizlikten sonra) Başka yerlere sorsan da aynı, tedarik eden tek bir yer var zaten.

Alma konusunda üzerimde bir baskı hissetmiştim ama adam böyle diyince silkinip eyvallah diyip çıktım.

55 sgd'yi veren adama gittim. Bu adam da unutmuş daha önce söylediği fiyatı. "60 sgd!! Ama.. yaa ... şeyy kurtarmaz hık mık.. tamam tamam 55" şeklinde bir monologtan sonra yeni pille oradan ayrıldım.

Dandik bir pil için bu kadar uğraştıktan sonra ipad sormakla uğraşmadım bir de. Fakat power banke ihtiyacım vardı. Xiaomi power bank görmüştüm bir yerde, sormuştum eleman 22 sgd demişti. Tekrar girdim aynı mağazaya, başka eleman 30 sgd dedi. "Ama diğer eleman 23 sgd demişti?" (Artık fiyatları ben de karıştırır oldum.) "23 sgd mi? Olmaz ya en fazla 25 sgd olur." (Adam pazarlık ettiğimi sandı.) "Tamam öbür elemanı çağır onunla görüşücem." dedim, neyse ki öbür eleman ne dediğini unutmamış. Bu işi de hallettik.

Kapitalizme sövüp mekanı terk ettim.

*

Dönüşte yemek için Telok Ayer Market diye bir yere girdim.



Burası Singapur'un Türkiye AVM'leri üst katlarına benzeyen "food court"larından biri.



İçerisinde sıradan "food court"lardan fazla çeşit var. Kosta Rika mutfağı bile var. Böyle ıncık cıncık mutfaklar olurdu da Türk mutfağı olmaz mıydı? Tabii ki vardı.



Büfedeki abi Singapurlu'ya benzemiyordu. Önce bi kesiştik. Bana "Ne ayaksın olm sen?" der gibi baktı. Dedim kesin Türk. "Hello" dedim. "Hello. Naber?" dedi ve diyaloğun gerisi Türkçe devam etti. Bayağı cana yakın bir abi. 14 sene yolcu gemisinde çalışmış sonra burada çalışmaya başlamış, 3 senedir buradaymış. "Her yeri gezdim, en güzel yer burası." diyor. "Satışlar nasıl?" diyorum. "Buradaki insanlar okumuş, zengin, her gün aynı şeyi yemezler. Zaten pilav noodle nereye kadar?" diyor. Sevgilisi buralıymış ve ikinci üniversiteyi bitiriyormuş. "Okumayı seviyorlar." diye de ekledi. Biraz muhabbetten sonra "Bir şey yer misin?" diye sordu. Fiyatlar daha önce gittiğim Arap sokağındaki  Türk restoranına göre uygundu fakat 4 liraya karnımı doyurabildiğim NUS'a göre tabii pahalıydı. "Yok abi yanlış anlama da bizim okul bayağı uygun Singapur'a göre orada yiyeyim ben." dedim, "Sana para soran oldu mu?" diyince mal bi laf ettiğimi farkettim. Bir tarafta et döner, tavuk döner, lahmacun, pide gibi etli yemekler vardı bir tarafta da "patlıcan dip", patlıcan kızartması, sigara böreği cacık falan. Arap turistleri çekelim diye falafel ve humusu da monte etmişler mutfağa. "O tarafa bakma sırf sebze o taraf." dedi ama okulda tavuklu/balıklı pilav yemekten bıktığım ve adamakıllı bir patlıcan yemeğine hasret kaldığım için "patlıcan dip" istedim. Bildiğin ezmeymiş yav bu. Ama çok güzeldi. Abinin içine sinmedi, bir de döner paketledi benim için ama akşam yemeği zamanı geldiği halde daha öğleyi yememiştim, onu orada açıp gömünce şaşırdı, "Acıkmışın ya." dedi gülerek. Tanıştığıma memnun oldum abi dedim, vedalaştık.