Üniversite

Yurt üniversite arası 3 kilometre, caddeden giderek 50 dakikada yürüyorduk. Fakat sonradan ormanın içinden geçen bir patikadan giderek yolu 500 metre kısalttık. Denizi olmadığı için tatilde "dağa çıkalım hiking yapalım" kültürü gelişmiş bir ülkeye yakışan bir üniversite rotasıydı, bildiğin her sabah hikingimizi yaparak geliyorduk okula.

İlk böyle bir parktan geçiyorduk:


Buradan üniversite yoluna sapıyorduk, gölgelik olduğu için sıcakta rahat oluyordu:


Üniversite patikası da böyle bir şey:


Şimdi ıssız olduğu için pek bir şey ifade etmiyor, ama düşünsenize tüm yurt ahalisi sabah çıkıp bu yoldan muhabbet ede ede okula gidiyor. 

Okulun kampüsü çok büyük değil ama fena değil yine de. Yer, mezunların isimleriyle dolu, mezunların kendileri gitmiş adı kalmış:


Gelmemden 4 gün sonra pazartesi işe başlayacaktım ki hoca toplantıda diye iptal olmuş. Ertesi gün Hindistanlıyla gittik. Hoca ve doktora öğrencileriyle tanıştık. Ve beni çok şaşırtan bir şey oldu. Hoca İngilizce konuşamıyordu!! Biraz konuşmaya çalışıp ardından doktora öğrencileriyle Slovakça yardırmaya başlayınca bende böyle bir izlenim oluştu, bilmiyorum belki utanıyordur. 

Bize odamızın restorasyonda olduğunu, odamızda bilgisayar bulunmadığını ve bu şartlar altında çalışamayacağımızı söylediler. Sonra da "ama staj yapmış gibi maaşınızı alacaksınız." dediler. Ben içimden göbek atıyorum bu arada. Ayrıldık. 

Yemekhaneye gittik. Ben biftekli salata yedim, Hindistanlı vejateryan olduğundan ve yumurta yemediğinden yiyecek bir şey bulamadı browni aldı. Yemekhaneden browni çıkıyor olması da hayli ilginç ya neyse. Düşünsenize üniversite yemekhanesindesiniz yemek menüsü şu:
Başlangıç: Tarhana çorbası
Ana yemek: Browni x3
Sınırsız portakal ve ananas suyu.

Üniversitede genelde bizim bu kuş dinleme projesinin makalesini yazan doktora öğrencileriyle takıldık. Biri bizi günde iki kez kontrol ediyordu. Çok iyi insanlardı ve sanırım öğrenci psikolojisini de anladıkları için bizi sıkmıyorlardı. Hiç çalışmasak bile eminim bir şeyler demezlerdi, yalnız biri her gün kontrole geldiği için adama ayıp olmasın diye günde 15-30 dakika falan çalışıyordum ben. Facebooktan projeye, league of legendstan projeye hatta bazen League of legendstan facebook'a alttab yaptığımı gördükleri halde bir şey demiyorlardı. Bir kere beraber aktivite yapalım dedik yağmur yağdı malesef. Hiking için de anlaşmıştık ama olmadı. 

Bu hocalardan yani hoca adaylarından biri, ki kendisi gözetmenimizde, 26 yaşındaydı ama 40'ına merdiven dayamış gibi gösteriyordu, sanırım elektronikçilerin stresten erken yaşlanması evrensel bir şey. (Evet şu an rakip eliyorum.) Köyde yaşıyormuş, üniversite 20 kilometre ötedeymiş ama trafik derdi olmadığından 20 dakikada geliyormuş arabayla. Av kulübesi varmış boş zamanlarında avlanırmış. Hatta kulübe yaparken çok yoruldum diyip işe gelip dinlendiği olmuştu.

Öbürü ise ki bu bayandı, bir şirket için parttime testerlık yapıyordu. Tam hiking delisiydi. Hiking yapmak için uçakla Gürcistan'a gitmiş hatta, bunu duyunca garipsemiştim.

Diğer abiyle pek özel konuşmadık ama iyi bir insandı. 

İlk günler sabah 8'de kalkıp 9'da orada oluyorduk. Sonra 9'da kalkıp 10'da orada olmaya başladık. Genelde Makedonyalıyla yürüyerek gidiyordum fakat adam o kadar hızlıydı ki geldikten sonra 10 dakika beni binanın önünde bekliyordu eheh. Saat 10'da orada oluyorduk ve 11:15 gibi hocalar bizi yemeğe çağırıyordu. Aradaki 1 saatte ben haberlere bakıp ekşi sözlük okuyordum. Bir de hoca kontrole geliyordu ne yaptığımı gösteriyordum, genelde ne yaptığımdan çok şimdi ne yapmam gerektiği üzerine konuşuyorduk. Yemekten döndüğümüzde saat 13:00 oluyordu. (Çünkü yemekhaneye her birlikte yürüyorduk ve bu da bi 15-20 dakika sürüyordu.) Pazartesi salı günleri 13-15 arası biraz internette sörf yapıp biraz da projeyle ilgileniyordum. Çarşamba perşembe ise biraz proje biraz da haftasonu yapacağım gezinin planlanmasıyla. 15 gibi 15-17 arası ise Makedonyalıyla lol atıyorduk. Sonra gidip parkta fitness yapıyorduk. Fitnesstan sonra ben birilerini frizbi oynamaya çağıyordum. Bi 5-6 maç, 5-6 tane de rutin disk atma yaptık böyle. Hatta orada tanıştığım birkaç arkadaşla birkaç defa dışarı çıktık bir kere de mangala gittik. Bu kadar olaydan sonra akşam yemeğini 9'da yaptığım ve mutfakta uzun süre muhabbet ettiğim ve saat 11'de odaya geldiğim için bıkıp fitnessı bıraktım sonra. 

Bu rutin her gün böyle değildi, diyorum ya adamlar esnek. Daha erken çıktığıız günler de oluyordu. Bir gün saat 2'de gidip hep beraber mangala gitmiştik. Mangal yaptığımız yer yurttan 40 dakika yürüyerek, et de ucuz (dananın kilosu 6-7 euro) dolayısıyla mangal süper bir aktivite. Bir gün de (son haftaydı) saat 11'de mekana teşrif edip saat 12'de işten çıkıp arkadaşımla havuza gittim. Aradaki 1 saatte Makedonyalıyla lol attık. Hoca "Nerede yav bu Tuğrulcan?" diye sormamış bile.

Bu arada yanlış anlaşılmasın normalde lol oynamıyorum, sırf ofiste Makedonyalıyla oynamak eğlenceli olur diye başladım, staj bitince bıraktım. Birkaç kere lol oynarken yakalandık. Birinde üçüncü hoca "oo guys you are working very hard." diye dalga geçti. Makedonyalı alttab çekti, ben ise "Ara verdik." dedim. Birinde fırıldak bi eleman vardı ona yakalandık, önce alttab çektik ama sonra adam açın bakayım nası oynuyorsunuz dedi önünde oynadık. Birinde de direkt gözetmenimize yakalandık ama artık işin profesyoneli olduğumuz için mi bilmem, alttab yapmadık, adam da kapıda durup "Bir ne yaptığınız diye bakmaya gelmiştim ama neyse mşglsnz snrm :S" diyip ayrıldı. 

Staj Süreci:
Tüm staj dönemini şöyle özetleyeyim: bir hafta sonra doktora öğrencileri ve bazı hocalarla toplantı salonunda sunum yaptık. Hindistanlı slayt hazırlamış, bayağı da doldurmuş. Bense "işte biraz ondan biraz bundan" tarzı konuştum. Ardından yeni gelen Makedonyalı da "E sen stajersen çık sen de sunum yap." lafı üzerine kalktı konuştu. Sonra bize proje seçeneklerimizden bahsettiler. Üçümüz de kuş seslerini kaydedip bir aplikasyonla eşleştiren ve websitesine basan bir proje üzerine çalışmayı seçtik. Makedonyalı elektronik son sınıftı, o bi cihazla ses kaydetme işini yaptı, Hindistanlı siteyi yaptı ben ise aplikasyonu yaptım.

Daha doğrusu yapamadım. Adamlar bana ilk gün yapacağım kısmı açıkladı ama işin teorik kısmından bahsedip "Hangi yazılımı kullanırsan kullan." dediler. Benim ilk günüm projeyi anlamakla, ikinci gün sinyal çalışmaya çalışmakla, üçüncü günüm hangi yazılımı nasıl kullanmam gerektiğini anlamaya çalışarak geçti. Dördüncü günüm ise lol oynarak. Hindistanlı ilk gün html kodlarını kopyala yapıştır yapıp site işini bitirip film izlemeye başladı. Geri kalan 1 ay boyunca da film izlemeye devam etti, önünü alamadık. Makedonyalıya da internetten kodları bulabilirsin dediler, buldu, kopyaladı, yapıştırdı, 10000 tane hata geldi, "hay bu aşkın ızdırabını" diyip iş bilgisayarına lol kurdu bana da kurdurdu. Cuma günü ise izin alıp Topfest'e gittim, favori grubumun (Within Tempation) konseri vardı, denk geldiğim iyi oldu, bir daha ne Türkiye'ye ne Slovakyaya gelirlerdi muhtemelen.

Ertesi hafta oturdum düşündüm, ya şimdi benim browserda çalışan bir web uygulamasına ihtiyacım var, en iyisi ben ilk bunu yapmayı öğreneyim de arkasındaki algoritmayı sonra yazarım. Sonra ciddi ciddi web aplikasyon yapıyorum sanıp dinamik web sitesi yapmışım jsp ile. Yapmam gereken şeyin bu olmadığını farketmiştim, gözetmenim olan doktora öğrencisinin arkadaşı da şakayla karışık "Hiç bir ilerleme kaydetmediğini biliyoruz dostum." şeklinde laf çarpıtmıştı. Aynı hafta YTÜ'den iki Türk arkadaş geldi. Biri başka bir projeden olduğu halde bizim ofisi paylaştı, epey bilgiliydi, o bana direkt bildiğim gibi java uygulaması yapmamı çünkü browserla uygulama arasındaki bağlantıyı sağlamanın onların görevi olduğunu söyledi. Bundan sonra staj biraz daha rahat geçti diyebiliyorum çünkü bildiğim şeyi yapıyordum ve hoca her geldiğinde biraz gelişme kaydetmiş oluyordum. Bu haftasonunda Viyanaya gezmeye gittik.

Üçüncü hafta uygulamayı yapmaya ufaktan başladım. Haftasonu da Krakov'a gezmeye gittik. Dördüncü hafta bir yandan uygulamayı yapıyor bir yandan da hala yapmam gereken şeyi anlamaya çalışıyordum. Üzerinde çalıştığım konu 3. sınıf konusuydu. Ben ilk hafta buna ilişkin bir kitap ödünç aldım hocadan fakat okumaya zaman olmuyordu ki.. Artık konuyu anlamak yerine hocanın pratik olarak "şunu yap, bunu yap, ardından bunu yap." şeklindeki yapılacaklar listesini koda geçiriyordum. Yani demek istediğim, şiir yazmam gerekirken adam bana şiiri mısra mısra okuyordu ben de klavyeyle yazıyordum. Neyi neden yaptığımızı sonradan öğreniyordum ki bu iyi bir şey. Cuma işi asıp haftasonunu da içeren Prag gezisi yaptık.

Son hafta geldi. (6 haftalık staj ilk haftadaki restorasyondan dolayı beş haftaya düşmüştü ve ilk iki hafta ben ne yapmam gerektiğini anlayamadığım için erimişti.) Hocaya sormam gereken birkaç şey vardı. Adam pazartesi gelmedi, ikimiz de bir şey yapamadık dolayısıyla tüm gün lol oynadık neredeyse. Salı günü havuza gittim. Çarşamba günü de ofise gitmedim, elimde de çok yemek malzemesi olduğu için psikopata bağlayıp kahvaltıda yemek pişirmeye falan başlamıştım bir de. Bir de koordinatörümle yapmam gereken işler vardı. Perşembe de gitmiyordum ki Hindistanlı "Aga ofise gel hoca rapor isteyip bizi salacak cuma günü çalışmayacağız." dedi. Gittim. Son günüm olduğu halde elimden geldiğince projeyi yetiştirmeye çalıştım. Hatta yetişti. Doğru mu çalışıyordu test edemedik, ama çalışan bir şeyi verdim adama ve vedalaştık. Stajım da böylece bitmiş oldu. 

Her ne kadar üç hafta kaybım olsa da en azından çay kahve taşıyıp fotokopi çekme üzerine bir proje değildi, bu yüzden memnun kaldım.

Bu arada tüm bu 5 hafta boyunca Hindistanlı film izledi. Ofisteki varlığı sadece yemek yediği zaman anlaşılıyordu çünkü aşırı şapırdatıyordu.