Bu konu üzerine neredeyse her yazıda bir şeyler karaladım. Ama hatırlatma babında ayrı bir yazı yazma gereği duydum.

Benim yazdığım yazıların hammaddesi budur arkadaşlar. Bu blog tamamen bunun üzerine kurulu.

Sahip olmanız gereken en önemli yetenek bu.

Ne zekiyim, ne de Einstein'ın kendi için söylediği gibi "zeki değil meraklı"yım. Benimle sürekli ilgilenen bir sınav koçum olmadı, çünkü ihtiyacım olmadı. Sorunlarımı belirleyip kendime çözmeye çalışıyordum en olmadı hocalarıma fikir danışıyorum. Ara sınıflarda bir kere bateri dersi almıştım, ders almadan önce internetten epey bir çalışmıştım, kursa başladığım ilk gün uzun bir sohbetten hoca bana demişti ki "İyi bak sen olayı anlamışsın, ben ne kadar anlatırsam anlatayım bu işi sen kendin çalışarak halledeceksin." Tüm enstrümanların, sporların, her türlü çalışma disiplini gerektiren şeylerin olayı bu.

Lise sona kadar orta-iyi arası bir öğrenciydim. (fizik dersinde ise oldukça silik, aslında ders ders değişiyor) Muhtemelen son sene böyle olmamı kimse beklememiştir.

Peki nasıl böyle oldu? Son seneye kendimi psikolojik olarak hazırlamıştım. Son seneye kadar ne oyun oynamaktan ne internette takılmaktan taviz vermedim. "12.sınıf geldi mi çok çalışacağım." dedim kendi kendime. Babam hep "12.sınıfta hapis hayatı gibi düşünürsün." diyordu, haklıydı da.

Peki sadece çok çalışmakla mı olacaktı? Hayır. Daha önce 7.sınıf SBS'de batırıp, 8.sınıf SBS'de iyi bir puan yaparak dengelemiştim ve hem iyi hem de kötü bir tecrübe edinmiştim.
8.sınıfta 7.sınıfı tekrarlamayarak başarılı olduğumu görmüştüm.

7.Sınıfta ve lisede yaptığım hataları tekrarlamayarak sınavın üstesinden gelebileceğimi biliyorum.

Nedir bu hatalar?

-7.Sınıfta bir matematik sınavında çok düşük bir not almıştım çünkü sınavdan önce her konuya çalışmak yerine sadece zor konulardan test çözmüştüm. Hata
-Lisede kimyasal denklemler sınavından önce 2 fotokopi çözmeme rağmen sınavda hiçbir kimyasal denklemi çözememiştim. Neden? Çünkü hocanın derste yaptığı çözümleri uygulamıyordum, kendi yaptığım saçma sapan çözümleri uygulamıştım fotokopilere. (matematiksel olarak mantıklı ama yapması zor ve belli sınırları yok, hata yapmaya müsait, gramı verilen maddenin önce molünü bulmamak gibi) Yanlış yapınca ise yaptığım tek yaptığım cevaba bakıp çözümü değiştirip öbür soruya geçmek oluyordu, "Ben niye hata yapıyordum?" diye sormuyordum.
-Biyoloji derslerini dinlemiyordum. Nasolsa hemen unutacaktım. Nasolsa tamamen ezber bir dersti. Son sene çalışır yapardım. Peki ne olurdu dinleseydim, hoca anlatıyor zaten benim ekstra bir şey yapmama gerekmiyor. Tek yapmam gereken dinlemek için azıcık çaba sarfetmekti. Yok dinlemeyeyim beynim yorulur. Geçen gün bir çocuk dinledi bugün helvasını yedik. Bu hepimizin düştüğü bir hata arkadaşlar malesef, sırf biyoloji için değil.
-Matematikte soruyu yazdıktan sonra hoca çözümü yapınca hocayı dinlemiyordum sadece çözümü geçiriyordum, çözümü anlamaya çalışmıyordum. Beyin otopilottaydı.
-Biyoloji dersinden önce konuyu okumadan gelip hoca anlatırken anlamakta zorlanıyordum ve önemli yerleri kaçırıyordum
-Hoca yapamadığım soruları çözdükten sonra eve gidip çözümleri gözden geçirmeyip hepsini unutmak. Sonra aynı soru bir daha karşıma çıkınca hocaya gene sormak. (Özellikle bu çok önemli.)

Daha bir sürü hatamı sıralayabilirim. Bu hataları böyle kafamda planlamıyordum, bak ben bunu böyle yaptım böyle olmalıydı diye değil. Bunlar 12.sınıfta da anlık olarak karşıma çıktı. "Neyse böyle olsun boşver, biz babamızdan böyle gördük, eski köye yeni adete gerek yok." demek yerine "Hımm ben daha önce böyle yapıp işleri berbat etmiştim. Ama böyle yapmalıydım." dedim. Ve aslında arkadaşlar, içten içe hepsinin çözümünü biliyordum, sadece üşengeçlikten daha doğrusu tembellikten uygulamamıştım. Deneyin siz de görürsünüz. O hep sizi üşengeçliğe, tembelliğe iten, sürekli anlamsız bahaneler veren iç sese kulak vermeyin.
Örneğin "Ben buna şimdi çalışmayayım, zaten yarın unutmuş olacağım, sınavdan önce çalışayım." Lise boyunca duyduğunuz içinizden gelen bu emre uymayı bırakın artık.  Saz arkadaşı "Ben bu konudan bir şey anlamadım, sınav günü formülleri sıraya geçirir yaparım." emri de es geçilmemeli.

Eğer hatalarınızdan ders çıkarmadan, sürekli tekrarlayarak ders çalışırsanız, "Ders çalışmak için çalışmış." olursunuz. Günde 400 soru çözseniz bile işe yaramaz.

Çünkü konuyu ne kadar bilirseniz bilin sınavda hatalarınızı tekrarladığınızdan çözemeyecek veya sınavı yetiştiremeyeceksiniz. Niye bazı insanların etrafta "Sınav anı diye bir şey var yeaaa." diye zırladığını ve sizin moralinizi bozduğunu sanıyorsunuz? :)

Özellikle çok şahit olduğum bir hata, veya ders çalışmamak için bahane diyelim;
"Ya ben niye arasınıfta çalışayım ki 12.sınıfta hepsini unutucam/ Ben niye yazın sözel kasayım ki hepsi ezber unutçam nasolsa." Ya arkadaş akıl var mantık var sen inandın mı bu söylediğine? Doktorluk adı verilen meslek tamamen ezber üzerine kurulu onlar unutuyor mu çalıştıklarına? Veya ilkokulda çalıştıklarına unuttun mu? İlkokuldan öğretilenlerden şimdi işine yarayacak kadarı aklında kalmadı mı?

Hadi diyelim unuttun. (Zaten her şeyi hatırlamak zorunda değilsin, kitapta 100 bilgi varsa sende 60 kalsa yeter, sınavda 30 ister senden.) Unuttuğun yeri kitapta açarsan, ha tamam şöyleymiş dersin geçersin. 10 saniye sadece. Bir daha unutursun bir daha bakarsın. Ama unuttuğunun nerede olduğunu bilirsin. Belki hatandan ders çıkarır, unutmayı engellemek için bir şey yaparsın. Unuttuğun bilgi  "Hürmüz boğazi İran ile Umman arasındadır." ise bunu bir kağıda yazar buzdolabına yapıştırırsın. Veya bir harita alır, orada boğazı işaretler odanın kapısına asarsın. Bu kadar basit. Ki bu kadar kolay bir şey bile zahmetli, her an ulaşabileceğiniz bir not defterine geçirmeniz yeterli. "İyi de not defteri tutuyordum kaybettim?" O zaman gene hatalarımızdan ders çıkarma taktiğini uyguluyoruz ve not defterini ev telefonunun yanına koyuyoruz. Her kullandığımızda oraya geri bırakıyoruz. İşte bu kadar kolaydı her şey.